Horizon
Europe: AB araştırma için 100 milyar Euro harcamayı planlıyor- işte bundan en
iyi şekilde yararlanmanın yolu:
https://theconversation.com/horizon-europe-the-eu-plans-to-spend-100-billion-on-research-heres-how-to-get-the-most-from-it-122276
Araştırma
projelerine 10 milyar € yatırımın nasıl yapılacağına sizin karar
verebileceğinizi düşünün. Şimdi bir de düşünün ki bu kararı bir kere değil,
gelecek on yıl boyunca her yıl vermeniz gerekiyor. 2021 ila 2027 arasında 100 milyar Euro'luk
yatırımı kapsayacak olan bir sonraki araştırma ve inovasyon fonu programı “Horizon
Europe”a hazırlanırken AB’nin yapması gereken şey işte bu.
Dünyanın
en iyi araştırmalarından bazılarını bulmak ve desteklemek isteyenler için bir
rüya iş gibi görünebilecek olan bu mesele aslında göz korkutucu bir siyasi
müzakere oyunu. AB politikacıları fonların nasıl kullanılacağı konusunda
uzlaşamıyorlar: yalnızca mükemmellik mi teşvik edilsin yoksa araştırmalardaki
mevcut dengesizlikler mi telafi edilsin?
Ancak,
oyunda başka bir faktör daha var. AB araştırma bütçesi büyüdükçe (1984-1987
için 3.8 milyar Euro'dan 2021-27 için 100 milyar Euroya), yatırımın daha fazla
ekonomik ve sosyal fayda sağlaması için oluşan baskı da arttı. Geçenlerde Avrupa araştırma, bilim ve
inovasyon komisyon üyesi Carlos Moedas, “yatırılan her 100 € için 2030 yılına
kadar Avrupa GSYH’sine 850 € eklemeyi bekliyoruz” dedi. Ancak, inovasyon
programlarının etkisine ilişkin kanıtlar kapsamlı bir tartışma konusu.
Horizon
Europe, aslında tüm ulusal kamu ve özel yatırımları dahil ettiğinizde AB’nin
araştırma ve geliştirme harcamalarının yaklaşık % 5’ine tekabül ediyor. Bu da
demektir ki, AB gerçekten de yapılan yatırımın GSYH in büyümesine ve verimliliğe
önemli bir etkisinin olmasını bekliyorsa, bu paranın nasıl tahsis edileceği
üzerinde odaklanılması gerekiyor. Peki bu yatırımdan en iyi şekilde nasıl
faydalanabiliriz?
Öncelikle,
AR-GE'nin etkisini artırmak için araştırmacılara doğrudan para vermek zorunda
değilsiniz. Son araştırmalar, göç kurallarının gevşetilmesinin veya STEM eğitim
erişiminin genişletilmesinin, inovasyon ve ekonomik büyüme üzerinde kamunun
doğrudan finansmanına göre daha güçlü ve uzun vadeli bir etkiye sahip
olabileceğini gösteriyor.
Ortak
projeler
İkincisi,
kamu tarafından finanse edilen araştırmacıların özel sektörle çalışma şeklini
değiştirebiliriz. Çoğu kamu inovasyon programı, firmalar ve üniversiteler
arasındaki ortak projelerin finansmanına odaklanmaktadır.
Böylece
şirketler yenilikçiliği hızlandırmak için pazar bilgilerini, akademisyenlerin
ileri araştırmalarıyla birleştirebileceklerini düşünürler. Ayrıca şirketlerin
gelecekteki faaliyetlerini tehdit etmesinin önüne geçmek için olmazsa olmaz
olan yüksek riskli inovasyonu keşfetmeleri sağlanabilir ve araştırmacıların
pazar için gerçekten önemli olan sorunları daha iyi anlamalarına yardımcı olunur.
Sorun,
araştırmaların bu tür projelerin aslında bilimsel araştırmanın pazara sürülmesi,
yenilikçi küçük işletmelerin büyümesine yardımcı olunması veya ekonominin
yüksek teknoloji dönüşümünü hızlandırması gibi konularda yeterince iyi
olmadığını göstermesidir.
AB,
Horizon Avrupa bütçesinin bir bölümünü daha dar ve daha spesifik sonuçlara
odaklayarak bu sorunu çözmeyi umuyor. Bu “misyon odaklı” strateji, küresel
zorluklar ve sektörün rekabet edebilirliği için gereken toplam bütçenin %
10'una (yaklaşık 5 milyar Euro'ya) mal olacak.
Bu
plan, araştırma çabalarını belirli hedeflere doğru çekmeye çalışması
bakımından, İngiltere’nin yakın zamanlarda uyguladığı endüstriyel stratejinin
ardındaki varsayımları taklit ediyor. Yoksulluktan kurtulmayı, sağlığı ve
eğitimi geliştirmeyi ve temiz, uygun fiyatlı enerji üretmeyi amaçlayan BM
Sürdürülebilir Kalkınma Hedefleri bu anlamda bir model oluşturmaktadır.
Bunun
işlerlik kazanması için, üniversitelerin ve endüstrinin birlikte çalışma
anlayışlarındaki değişiklikleri görmemiz gerekecek. Bu da araştırmacıların pek
çok durumda mevcut araştırma yörüngelerini değiştirmeleri gerektiği anlamına
gelir. Örneğin, bir nano teknoloji araştırmacısı, nano yapıların toplumun şu
anki büyük zorlukları doğrultusunda daha sağlıklı okyanuslara veya enerji
açısından verimli şehirlere nasıl katkıda bulunabileceğine dikkat çekmek
zorunda kalabilir.
Son
zamanlarda yapılan bir çalışma, tıp alanında araştırma yapan bir bilim
insanının böyle bir değişim durumunda 3 milyon avrodan mahrum kalmasına sebep olabileceğini
gösteriyor. Yeni bir araştırma alanına girme kararı, araştırmacının halihazırda
yaptığı şeyin benzerliğine bağlıdır. Değişim ne kadar radikal olursa, değişime
tabi olan araştırmacının kaydığı alanda halihazırda çalışan diğer araştırmacılara
göre daha az rekabetçi olma ve bu nedenle mevcut hibeyi kazanamama riski de o
kadar büyük olur.
Misyon
temelli finansmana geçiş aynı zamanda firmaların üniversitelerle çalışmaya daha
açık olması gerektiği anlamına gelecektir. Kendi son çalışmam, bunun vergi
sübvansiyonlarından veya cömert hibelerden daha fazlasını gerektirebileceğini
gösteriyor. Şirketleri, inovasyon çabalarında kimlerle çalıştıklarını yeniden
düşünmeye teşvik etmemiz gerekiyor. Örneğin, araştırmacıları tanımaya ve bir
üniversitenin etkinliklerine aşina olmaya davet edilmenin, bir şirketin ortak
bir araştırma projesine katılması için ilk adım olabileceğine şahit oldum.
Belirli
hedeflere yönelmek önemli olsa da, araştırmalara 100 milyar Avro harcamayı daha
haklı çıkartmak için, bilimde yenilikçilik politikası konusunda da düşüncelerimizin
büyük bir ölçüde değişmesi gerekli. Daha beklenmedik ve yıkıcı yenilikleri
tetiklemek için, firmaların ve üniversitelerin denemelere ve olası
başarısızlıklara açık olması gerekiyor. Bunu sağlamak için de daha fazla destek görmeleri lazım.
Nihayetinde, aynı şeyleri yapmakta ısrar edersek nasıl farklı sonuçlar
bekleyebiliriz ki?